Çerkes Gelenekleri Çerkes Kültürü

Çerkeslerin günümüze kadar devamlılığını sürdüren geleneklerin birisi de "kaşenlik adetidir
Bu adet bekar genç kız ve erkekler arasında evlilik öncesi dönemde gerçekleşmektedir. Diğer geleneklerde olduğu gibi habze adı verilen kurallarla sınırlıdır. Kaşenlik birbirinden hoşlanan genç kız ve erkekler arasındaki arkadaşlık ilişkisine denmektedir. 
Çerkes kız ve erkekleri birbirleri ile düğünlerde, toplantılarda, muhabbet ortamlarında birlikte olurlar. Bu toplantılar en yaygın olarak köylerde görülür. Bu tür toplantılarda genellikle bir kaç köyün gençleri biraraya gelir. Sabahlara kadar süren sohbetler, oyunlar ve eğlenceler yapılır. Bu geceler gençlerin birbirlerini tanımalarına yardımcı olmaktadır. Muhabbet geceleri bir eğlence kaynağı olduğu kadar aynı zamanda eğitim yeri de sayılmaktadır. Kızlar ve erkekler belirli bir yaştan başlayarak bu tip toplantılarda çerkes adet ve görenekleri çerçevesinde eğitilirler. Bütün eğlence, düğün ve toplantılarda "thamate" adı verilen bir kişi bulunur.
 
 
Kim kimle kaşen olabilir?
 
Aynı sülaleden olan kişiler kaşen olamazlar. Akrabalık derecesi ne kadar uzak olursa olsun yasaktır. Aynı köyden kişilerin kaşen olmaları hoş karşılanmaz. Bu kural günümüzde biraz yumuşamıştır. Artık aynı sülaleden olmamak kaydıyla kaşenliğe fazla tepki duyulmamaktadır. Muhabbet toplantılarında kızlar ve erkekler karşılıklı otururlar. 
 
 
Birden fazla kaşen
 
Gençlerin her toplantıda farklı kaşeni olabildiği için bir Çerkez kızının ya da erkeğinin evleninceye kadar çok fazla kaşeni olabilmektedir. Toplantıda amaç tanışmak, eğlenmek ve kendine uygun bir eş seçmek olduğu için kaşenlik bazen ciddi bazen de şaka halinde ortaya çıkmaktadır. Sayısı fazla olan şaka kaşenliğinin çok fazla bir ciddiyeti yoktur. 
Kız ya da erkek birbirlerinin daha önceki kaşenlerine karşı herhangi bir olumsuz tavır takınmazlar. Eski kaşenlerle sosyal ilişkiler kesilmez. Çünkü daha önceki kaşenlerin şaka olduğunu her iki tarafta kabullenmiştir. Kadın ya da erkek eski kaşenleriyle bu benim eski kaşenim diye espri yapabilir. Dolayısıyla kızın ya da erkeğin birden fazla kaşeni olması yadırganmamaktadır. 
 
 
Evlenmeye vesile olan kaşenlik
 
Pseluk ile başlayıp daha sonra da devam eden kaşenlik iki kısma ayrılmaktadır. Bunlardan birisi şaka diğeri ise ciddi kaşenliktir. 
Şaka kaşenliğine semerko denmektedir. Bu durumda kişiler ciddi olmasalar dahi sırf o geceye ya da bir kaç geceye mahsus olarak kaşen olabilirler. Burada amaç eğlenmek, birbirlerini tanımak bunu yaparken de hoş vakit geçirmektir. Şaka kaşenliğinde kız ve erkek birbirlerine sanki evleneceklermiş gibi meth edici ve övücü sözler söyler. Kaşenliğin bir de ciddi boyutu vardır. Bu durumda birbirlerini beğenen kız ya da erkek evlenmek için arkadaşlık kurmak isterler. 
Eğer karşı taraf kabul etmişse diğer toplantılarda da görüşerek bu ilişkiyi devam ettirirler. Fakat ciddi kaşenlikte daha ziyade pisehluk ile başlamaktadır. Erkek bir kaç arkadaşını alarak kızın veya onun herhangi bir akrabasının evine gider. Kızın da mutlaka yanında bir ya da bir kaç arkadaşı bulunmak durumundadır. Burada kıza kaşenlik teklifini sunar. Bu durumda kız ve erkek arkadaşlarının yanında teklifi değerlendirirler. Birbirlerinden beklentilerini ve isteklerini söylerler. Kaşenliğin her iki boyutunun da kendine has kuralları vardır. Kaşenlik eğer ciddi ise ve sonuçta evlilik düşüncesi ile kişiler birbirlerini tanımaya çalışıyorsa bu durumda meclislerde şaka kaşenliği gibi ulu orta gündeme getirilmez. Bu durumda bir çok muhabbette bir araya gelebilirler, bir çok konudan konuşarak birbirlerini daha iyi tanımaya çalışırlar. Fakat ilişkileri diğer kaşenliğe nazaran resmiyet kazanır. Diğeri kadar serbest değildir. Her ne kadar bu kişiler evlilik kararıyla birbirlerini tanımaya çalışsalar da mutlaka evlenecekler diye bir şart yoktur. Eğer bir engel söz konusu ise her iki taraf bu durumdan vazgeçebilir.
 
Aile hayatı
 
Çerkes aile hayatının şekli, diğer milletlere biraz garip gelelebilir. Çerkes aile hayatının esası resmiyettir. Çerkesler, gerek evlerinde gerek dışarda laubalilik, teklifsizlik ve nezaketsizliği büyüğe karşı saygısızlık addederler.
Nezaketsizlik ve saygısızlığa tölerans gösterileceğine kimse inanmaz. 
Fakat saygı ve nezakete dayalı bu resmiyet ailede ne soğuk bir hayat ne de bir esaret meydana getirir. Yabancılar bu insani ve kibar hayatın inceliklerini takdir edemedikleri için zor ve gayri tabi olarak yorumlayabilirler ancak bu hayat tarzı Çerkesleri asla sıkmaz. 
Bilakis aileler laubaliliğin meydana getirdiği olumsuz etkenlerden bu şekilde uzak tutulmuş olur. 
Çocuklar aile içinde büyük bir intizam, saygı ve bağlılık içinde doğup büyürler. Bu nednele de aile hayatı bir fazilet mektebi sayılır. 
 
 
Baba
 
Aile reisi olan baba, aile efradına karşı vakur, şefkatli bir amir ve terbiyeci gibi özelliklerini daima muhafaza eder. Bütün aile efradı da kendisine karşı hürmetkâr ve tam bir bağlılık gösterir. Onun her emri itirazsız yapılır. Kocanın karısı karşısındaki konumu da eşitliğe saygı ilkesi çerçevesindedir. 
Çünkü kadın ile erkek arasındaki eşitlik birbirine benzememek şeklinde bir eşitliktir. Yoksa karı ile kocanın faaliyetlerinin çeşitli almasını men etmeye kimse muktedir değildir. 
Daima kendi hakkını savunmak şeklindeki aşırı merak kadar teessüfe değer haller ailede görülmediğinden karı koca arasındaki gerçek eşitliğin sevişerek, birbirine saygı duyarak, sevinç ve kederlerini, ümitlerini müşterek bir hale getirmek olduğunu, yoksa herkesin kendi dünyasında serbest yaşamak olmadığını pek iyi bilirler.
Çerkeslerde çok kadınla evlenme adeti yoktur. Çerkeslerle kadına ziyadesiyle saygı duyulur. Hattâ evlendikten sonra da kadın soyadını muhafaza eder. Koca zevcesini adıyle çağırmaz. Kendi soyunun ismiyle çağırır. Çünkü kadına soyunun ismiyle hitap etmek Çerkeslerce saygı belirtisidir. Asıl adıyle çağırmak daha çok teklifsizlik sayıldığından kadının akrabasından olmayanlar da soyadıyla hitap ederler. Evlenen kadınlar soyadı istiklaliyetlerini muhafaza ederler. 
Babanın huzurunda karısı ile kızından başka aile efradından kimse oturamaz. Diğerleri saygı ile ayakta beklerler. Karısı bile çocuk sahibi oluncaya kadar oturamaz. Ailenin hiçbir ferdi baba ile yemek yiyemez. 
Baba küçük çoçuklarını öpüp okşamaz, kucağına almaz. Sevginin sözle değil, kalple olduğunu bildiği için Çerkes aile efradına karşı olan sevgisini yılışık bir surette açığa vurmayı kibarlığa aykırı görür. 
Fakat narin vücudu, ince kalbi hasebiyle daha çok şefkat, sevgi ve himayeye ihtiyacı olduğundan kız çocuklarına anlayış gösterir. 
Erkek çocuklanna karşı muamelesi ise bir öğretmenin öğrencilerine karşı yaptığı muameledir. Onunla yüz göz olmaz, senli benli olmaya asla meydan vermez. Bütün , çocuklarına isimleriyle seslenir. Yavrum, ciğerim, canım gibi deyimler kullanmaz. Babanın eli erkek çocuk üzerinde titremez. Bilakis onu, istiklal ve şahsiyet sahibi etmek için serbest büyütür. 
 
 
Anne
 
Çerkes ailelerinde anne, pek değerli ve şerefli bir mevkidedir, ikinci aile reisidir. Bilhassa evin iç işlerindeki hak ve istiklâline saygı ve riayet olunur. 
Aile reisi olan babanın buna karışmasını saygısızlık, kadına tahakkümü mertliğe aykırı telâkki ederler. Kadının bu hakkına ima olarak "TIBISIM" yani "ev sahibemiz, mihmandarımız" diye hitap ederler. Böylece kadını asıl ev sahibi ve kendisini onun misafiri sayarak ev işlerinde kadının riyasetine hürmet gösterdiğini belirtir. 
Kocasının son derece saygısına mazhar olan anneye, gelinleri "GUAŞE" yani prenses diye hitap ederek saygı duyarlar. Anne ile çocuklar arasındaki ilişkiler baba ile çocuklarınkinden oldukça farklıdır. Anneler şefkat kucağını açar ve çocukları sevgiye boğarlar.
Kadın kocasına aslâ adı ile hitap etmez. 
Anne çocuklarını isimleriyle çağırır. Bazen de şefkatine ve teklifsizliğine delâlet eden takma isimler kullanır. 
Ev işlerinde tam yetki sahibi olan kadının sorumluluğu çok geniştir. Kocasının bulunmadığı bir zamanda gelen misafirleri kabul ve ağırlamak, misafirin sınıf ve mevkine göre hürmeten kuzu, koç hatta öküz kesmek, kocasının misafire adet üzere vermesı gereken hediyeyi vermek kadının yetkisi dahilindedir. 
 
 
Çocukların eğitimi
 
Çerkesler hamile kadının sağlığına çok dikkat ederler. Çocuk dünyaya gelince bütün akraba ve komşular tebrik için gelirler. Hediye olarak Haluj, börek, koç ve kuzu gibi şeyler getirirler. Çocuğun ninesi de kız evlâda sırma işlemeli beşik takımı ve güzel elbise gönderir. 
Beşik göndermek uğursuzluk olarak kabul edilir. Çocuğun doğuşu şerefine ekseriyetle kurban kesilir. Kamşulara zifayet verilir. 
Çocuk beşikleri ağaçtan yapılmış olup belli şekildedir. Sırma işlemeli süslü örtülerden başka asıl beşiğin süsü yoktur. 
Çocuğu sabah akşam yaz ise soğuk, kış ise az ılık su ile iki defa banyo yaptırırlar. Bazıları yaz ve kış soğuk su ile yıkanır. Kadınların bazısı da çocukları sabah, öğle, gece yatırılırken olmak üzere üç defa banyo ederler. Soğuk su ile banyo edilen çoculkarın daha sağlam ve çevik olacağına inanılır. 
Sabah, öğle, ikindi ve yatarken çocuğu dört defa muntazaman kaldırırlar ve süt verirler.
Çocuğa annesi süt verir. Kâfi gelmedigi takdirde komşu kadınlar arasında ufak çocuklu varsa ondan istifade ederler. Yoksa eksiklik keçi, inek sütü ile tamamlanır. Diş çıkarıncaya kadar çocuğa başka yemek vermezler, yalnız sütle beslerler. Diş çıktıktan sonra ŞEKURİP adı verilen sütten ve baldan pişirilmiş bir çeşit muhallebiden azar azar vermeye başlarlar. Çocuğa babası ya da annesi ad takmaz. Dedesi, ninesi yahut yakın akrabadan bazan de dostlarından biri ad takar.
Anne çocuğun yaşına göre Ahlâki terbiyesine dikkat eder ve karakterinin teşekkülüne yön verir. Çocuğa karşı ciddiyet gösterirse de ruhunu öldürecek şiddet ve onu alçaltacak halleri reva görmez. "FEMİF" yani beceriksiz, "KARABĞ" yani korkak kelimeleri çocuğun terbiyesi için kullandığı yegâne değnektir. Bu kelimeler çocuğa vazifeperverlik, mertlik, cesaret hissini aşılar. Aile hayatındaki resmiyet ve misafir odası (Haceş) çocuğa sosyal terbiyeyi verecek mekteptir. Çerkesler çocuklara kalın pamuklu şeyler giydirmezler. Vücudu sıcak ve soğuğa dayanıklı olması içiz elbisenin hafif fakat zarif olmasına dikkat ederler. Çocuk elbiseleri erkek ve kadın elbiselerinin küçültülmüş şeklidir. Ancak pek ufak çocuklara kalpak giydirmezler. 
 
Çerkeslerde kız ve erkek çocukları bir arada ders görür.

Yeşiliyle 12 Yıldızı 3 Oku ile Bu Bayrak Bizim.


Сынохъуэхъу, нобэ адыгэ ныпым и махуэщ
Adige Bayrağı Günümüz Kutlu Olsun.

Нобэ (Т1ощ1рэ тху мэлыжьыхь) Адыгэ ныпым и махуэщ.
Bugün (25 Nisan) Adige Bayrak günüdür.
 

Хеда Хамзатова (Heda Hamzatova)

Heda Hamzatova, yirmi üç yaşında,  genç bir şarkıcıdır. Ama buna rağmen 16 yaşında Çeçenya Halk Sanatçısı ünvanını alacak kadar güçlü bir sesi vardır.

On altı yaşına kadar müzik okulunda okuyan Heda, Çeçenya’da yeni başlayan “Genç Yıldızlar” adlı müzik yarışmasına katılmış, finalde birinci olarak Çeçenya’nın Halk Sanatçısı ünvanını almıştır. Beş yaşından beri şarkı söyleyen Heda’nın ümitleri sonunda bu şekilde gerçekleşti. Güzel sesi ile halkın sevgisi kazanan Heda, son dönemde bir albüm çıkardı.
Çeçence bilin ya da bilmeyin farketmez; Heyda’nın sesinin büyüsü sizi de saracaktır.



Şövalye Ruhlu Savaşçı Çerkesler ...
Дэ Адыгэм Ди Хабзэр Аращ =  Шымырзэ Къызбэч

Umarım hayatınız kirli oyunlarla süslenmez savaşsız temiz günler görmeniz dileğiyle.
Çoçuk her ırkta her şekilde çocuktur çocuklar temizdir .
Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramınız kutlu olsun ...
Bayrağıyla İnsanıyla Xabze'siyle yaşayacak benim halkım benim halkım elbet bir gün istediklerini elde edecek elbet ben burdayım diyebilecek soykırımdan asimilasyonlardan yapılan haksızlıklardan elbette bir şeylerin farkına vararak ak olarak çıkacak.

ADALET ELBET YERİNİ BULACAK.

Seni seven, kendi canına eş tutar


     Adıge Atasözü

DÜNYA'NIN EN BÜYÜK ADIGE (ÇERKES) BAYRAĞI KAHRAMANMARAŞ'TA GENÇLER TARAFINDAN YAPILDI.
ASLINA UYGUN BAYRAK ÖLÇÜLERİ İLE YAPILMIŞTIR





Çeçenistan Cumhurbaşkanı

Görev süresi
9 Kasım 1991 – 21 Nisan 1996

Yerine gelen

Zelimhan Yandarbiyev

Kişi bilgileri

Doğum 15 Nisan 1944

Ölüm    21 Nisan 1996

Grozni Vatandaşlığı Çeçenistan Milliyeti Çeçen Bitirdiği okul Harp Akademisi ,Üniversite Mesleği Asker,Siyasetçi,Aktivist

Cahar Dudayev, (Rusça:Джоха́р Муса́евич Дуда́ев) (d. 15 Nisan 1944 – 21 Nisan 1996).


Tartu Anıtı

Çeçenistan'ı özgürlüğü kavuşturan Cahar Dudayev, Çeçenistan'ın Yalho köyünde doğdu.23 Şubat 1944'te Sibirya'ya sürgün edilenlerin arasına katıldığında henüz, annesinin kucağında, 15 günlük bir bebekti.

Çocukluk yılları Sibirya bozkırlarında çok güç şartlar altında geçti. Orta öğrenimini Sibirya'da tamamladı. 1962 yılındaTambov Askeri Pilot Yüksek Okulu'ndan, 1966 yılında da "Uzak Mesafe Uçakları Pilot ve Mühendis Yetiştirme Yüksek Okulu"'ndan mezun oldu.1974 yılında Gagarin Hava Harp Akademisi'ni de bitiren Dudayev, 1. Sınıf pilot ve mühendisunvanını kazandı. SSCB hükümeti tarafından kendisine '12 madalya verildi.Tümgeneralliğe yükseldi. Sovyet tarihinde stratejik hava kuvvetleri'nde tümen komutanı olmayı başaran ilk müslüman olarak adından bahsettirdi.

1989'da Estonya'da stratejik hava kuvvetleri filoları komutanlığında görev yaparken Baltık Ülkeleri'nde başlayan bağımsızlık hareketlerinin kuvvet kullanılarak bastırılması için Moskova'dan emir aldı. Ancak bu emri yerine getirmedi ve adı isyancı generale çıktı. Moskova bu itaatsizliği hazmedemedi ve Dudayev, ceza olarak askeri birliği ile birlikte Grozni'ye sürgüne gönderildi. 1990 yılının Mayıs ayında görevinden istifa etti. Rusya bu "isyancı" komutanın önderlik edeceği birçok olaya gebeydi.

Kasım 1990'da toplanan Çeçen Halkının Kurultayı'na davet edildi ve sonradan "Çeçen Milli Kongresi" adını alan bu halk meclisinin icra kurulu başkanlığına seçildi.

19-21 Ağustos1991'de Gorbaçov'a karşı girişilen başarısız darbe teşebbüsü sırasında darbecilerin karşısında yer aldı. Sonrasında, darbecilerle işbirliği yapan Çeçen-İnguş Cumhuriyeti Hükümeti'ni düşürmek için başlatılan halk hareketinin başına geçti. Demokratik güçler, aydınlar ve tüm Çeçen halkı kendisini destekledi. 27 Ekim 1991'de yapılan seçimlerde %85 oranında oy alarak Çeçenistan Cumhurbaşkanlığı'na seçildi.

Cahar Dudayev, Rusya'nın 11 Aralık 1994 tarihinde Çeçenistan'a karşı başlattığı askeri harekete karşı halkına "Cihad" emrini verdi. Böylece Çeçenistan karşı saldırılara geçti. Dudayev'in önderliğindeki Çeçen halkı, iki yıla yakın bir süre devam eden bağımsızlık mücadelesi verdi.

Cahar Dudayev 21 Nisan 1996'da bir suikast sonucu hayatını kaybetti. Ölümünün ardından Rus asıllı eşi Alla Dudayeva, Cahar Dudayev'in mücadelesini anlatan "Milyon Birinci" isimli kitabını yazdı. Kitap, Türkçeye de çevrildi.





Ve benim kardeşlerim Hala bir yerlerde Yabancı toprakları Suluyor Kendi  Terleriyle  
M.Dzıbe şarkısından



Çerkeslerin Anavatanı Turist Kaynıyor 


Rus turistlerin bu yıl Antalya yerine Soçi’yi tercih etmeye başladıkları bildiriliyor.

Kırım’ın ilhakı ardından Batı dünyası tarafından Rusya’ya yönelik uygulanan ekonomik yaptırımlar Rus turistlerin tercihlerini de etkilemeye başladı. Bu yıl iç turizm rezervasyonlarının arttığı Rusya’da tercih edilen bölgelerin başında Soçi geliyor.

Soçi Belediye Başkanı Anatoliy Pahomov’un yaptığı açıklamaya göre turizm sezonunun açılmasına az bir zaman kala Soçi’de paket turların neredeyse yüzde 90’ı dolmuş durumda. Soçi 2015 yılı içerisinde en az 5,5 milyon turist ağırlamayı hedefliyor.

Rus tursitlerin daha önceki yıllarda Antalya’yı tercih etmelerine ragmen bu yıl ekonomik kriz sebebiyle iç turizme ve Soçi’ye yöneldikleri bildiriliyor. Antalya’ya gelen Rus turist sayısında bu yıl yaklaşık yüzde 47’lik bir düşüş kaydedildi.

Turist artışını “Soçi halkının 100 yıllık hayali gerçek oldu, kent yıl boyu tatil mekanı oldu” diye yorumlayan Soçi belediye başkanı, kentteki kış turizmindeki doluluk oranının da yüzde 65 seviyesine geldiğini açıkladı.

2014 yılı Şubat ayında, tarihi Çerkesya’nın başkenti ve Çerkes Soykırımının sembol şehri olarak kabul edilen Soçi’de, Rusya tarafından Kış Olimpiyatları gerçekleştirilmişti. Dünyada Çerkeslerin yaşadığı bir çok ülkede gerçekleştirilen protesto gösterilerin de Çerkes kurumları olimpiyatları “soykırım olimpiyatları” olarak adlandırdılar.

Çerkes Soykırımının ardından 1864 yılında Rusya tarafından topraklarından sürülen Çerkesler şu anda dünyanın bir çok ülkesinde dağınık olarak yaşıyorlar.


Adıgelik üzerine

Son zamanlarda Adıge'lik sadece aaa sende mi Çerkes'sin nidalarıyla nefes alıyor bu bir millet için acı verici bir gerçek milletler dilleriyle dinleriyle birbirlerinin peşinden koşarak emek vererek ilerlerken biz cegu (düğün) mu var hadi gidelim şeşen (Çerkeslerde bir oyun) mi var hadi oynayalım
Peki ya dil ??? Ya Xabze ???
Ya aslında öğrenmek istemiştim ama zamanım yoktu ya peşinden gitmem isterdim ama imkanlar el vermedi (ceugdaydı kaşen bulmaya çalışıyordu) aslında üşendi zor geldi harfleri çıkaramadı bir daha denemedi sonra bahaneler türetmeye başladı eee peki sonra sonra ne mi oldu sürgünde sadece Adıgebze (Adıge dili Çerkes dili) bilen başka dillere aşinalığı bile olmayan bir halk Adıgebzeyi bu dilin zenginliğini yabana atmaya başladı ya Ubıhça bence bu bizim kanayan yaramız bir uyarı mahiyetinde bir uyanış için telkin olması gerekirken biz hala dikkat etmiyoruz evet millet (dikkatinizi çekerim 'millet') bünyesinde 80 civarında sessiz harf ve 1 sesli harf bulundurun bir dil artık kullanılmıyor hı bunun neden olduğunu sizde bende çok iyi biliyoruz bu bir milletin uyarısıdır dikkate alınıp harekete geçmesi bilinçlenmesi gereken bir uyarı bu yazıyı sonuna kadar okur musunuz bilmiyorum ama umut ediyorum söyleyeceklerim şimdilik bu kadar.


Adıgelerde Unutulan Gelenek; Yürüme Çöreği
Bir çok geleneğimiz şehirleşme ve benzeri sebeplerle unutuluyor maalesef.İşte,Yılmaz Dönmez'in kaleminden Unuttuğumuz bir gelenek: YÜRÜME ÇÖREĞİ.

Unuttuğumuz bir gelenek: YÜRÜME ÇÖREĞİ.

Çocuk yürümeye başlayınca adam olmak üzere ilk adımı atmış sayılarak gelecekte seçeceği meslek hakkında bilgi edinmek için annesi büyük ve süslü bir çörek yapar. Çöreğin üzerine çocuğun cinsiyetine uygun olarak kalem, kitap, silah, çekiç veya iğne, makas, yüksük gibi nesneleri koyar. Ondan sonra aile fertleri huzurunda merasim için süslediği çocuğu kaldırarak çöreğin kenarına ayağı ile hafifçe temas ettirir. Sonra çocuğunu üzerindeki nesnelerden birisini almak üzere çöreğin yanına oturtur.

Çocuk doğal olarak gözüne hoş görüneni alır. Aldığı şeye göre anne de çocuğunun meyillerini anlamış olurdu. Örneğin silah aldıysa asker, kitap veya kalem gibi şeyler almışsa bilgin, çekiç aldıysa sanatkar olacağına hükmeder.


Xabze kuralları uygulamada, kadın-erkek ayrımı yapmamıştır. Her ikisi de insan olma sıfatlarıyla xabze kurallarının uygulanmasından eşit olarak sorumlu tutulmuştur.

Bununla ilgili çeşitli bilgiler verilmiştir; ancak yaratılışın ve biyolojinin getirdiği başkalıklardan kaynaklanan bir ayrımı da inkar etmenin olanağı yoktur.
. . .
Dolayısıyla xabze kurallarının işleyişinde,kadın erkek ilişkilerinin somutlaşması ve uygulamanın bu farklı yapıyı da gösterecek biçimde gerçekleştirilmesi bir zorunluluktur.

Konu başlı başına bir kitap olacak kadar geniştir, biz onu genel davranışları belirlemek üzere, mümkün olduğu kadar örnekler vererek sınırlandırmaya çalışacağız.

a) İş Bölümü: Daha avcılık döneminden beri belirginleşmiş bir iş bölümü söz konusudur.

Şöyle ki erkekler, ailenin ihtiyaçlarının karşılanmasında avlanma, toplama, çift sürme gibi dışarıdaki işlerini yaparlar. Ayrıca eve yönelik kadın gücünün yetmeyeceği ağır işleri gerçekleştirirler; evin yapımı, duvarın örülmesi, çatının kaplanması, hayvanların bakımı ve hayvan barınaklarının temizlenmesi gibi.

Buna karşılık kadınlar dış işleriyle zorunlu olmadıkça uğraşmazlar, evin iç işleri ve mutfak işleriyle ilgilenirler. Ayrıca evin güzelleştirilmesi, iç ve dış dekorasyon, giysilerin seçimi ve yapılması, üretilen ürünlerin saklanış
biçimleri gibi iç hizmetler, kadınlar tarafından gerçekleştirilir.

b) Kadının Barış Simgesi Olması: Daha önce de bahsettiğimiz gibi, yine çok eski dönemlere dayanan ve yakın zamana kadar uygulanması da süren bir xabze kuralı vardır: O da kadının barışa simge olması, “Tsıxubzım pşerex xuşane" biçim'inde kurallaşan uygulama.

Bunun anlamı şudur: Ölümcül derecede kavgaya girişen iki ya da daha çok erkeğin arasına kadının girmesi ya da çözümsüz hale gelen bir davanın sonuçlanamamasında kadının devreye girmesi durumunda, xabze kuralları gereğince o erkeklerin kavgayı bırakması,davayı barışla sonuçlandırması gibi bir yükümlülükleri vardır.

Ancak burada bir noktaya da değinmek gerekir. Yine toplumca seçilmiş Thamadelerden oluşan Wunafe heyeti, kadının devreye girmesiyle sağlanan oluşumu karara bağlayarak uygulama alanına koymak durumundalar, bunu da böylece belirtmek gerekir.

c) Saygıda Ön Planda Tutulması: Erkeklerin ata biniş şeklinden başlayarak birbirlerine karşı uyguladıkları birçok kurallar, kadınlara karşı uygulanmaz. Bunun da nedeni, xabze kurallarına göre kadının düşman durumunda olmaması ve barışın simgesi olmasıdır.

Örnekler:
• Kadın geçerken oturmakta olan erkeklerin tümünün ayağa kalkması beklenir, buna karşılık kadının da gelmekte olan erkeğin yolunu keserek yürüyüşünü sürdürmemesi gerekir.

• Grup olarak misafirliğe gidildiğinde, erkekler komşu evlere dağıtılabilir; ancak kadınlar misafir gidilen evden ayrılamazlar.

• Erkekler kadınların karşısında hakaret edici, küçük düşürücü ya da insanı üzecek yanlış sözleri söylemezler, yanlış davranışları yapamazlar; oturuşlarına dikkat ederler, söz hakkını önce kadına verirler.
Buna karşılık kadınlar da erkeklerin yanında, hiçbir zaman kuralın öngörmediği biçimde oturamaz, başka türlü davranamaz, sözler söyleyemez, hatta yaş itibariyle daha olgunlar varsa, onların yanında sigara da içemez. Kısaca burada tam anlamıyla karşılıklılık esasına dayalı sevgi ve saygı kuralları vardır, bu kurallara aykırı davranılamaz.

• Bir erkek bir kadını atının terkisine alarak bir yerden bir yere götüremez, mutlaka ön tarafa oturtması gerekir. Ayrıca yolculukta geçiş hali söz konusu olduğunda, kadın yolcuya sağ tarafını vererek geçme durumundadır. Durum gerektirirse erkek atından inerek geçişi sağlar. Tabi bu kurallar klasik dönemlere ait olup at ve at arabasıyla yapılan yolculuklarda uygulamalardı.

• Bir konuta girerken (bu ev veya lokanta olabilir), kadının erkekten önce girmesi gerekir; ancak çıkarken erkek önceden çıkar, bunun da nedeni tehlikeye karşı koruma ve korunma kuralına göre hareket etmektir.

• Belirli bir yerde toplanılmışsa (bu kapalı ev ya da düğün yeri olabilir),kadınların odanın yapışına göre üst tarafa oturması gerekmektedir. Açık alanda toplanılmışsa, daha önce belirlediğimiz tarzda, yine kadınların üst tarafta ve korunan tarafta olması gerekirdi, halen de bu kural rahatlıkla uygulanabilmektedir.

• Evli olsun ya da olmasın, erkek kendi yakınları (annesi, karısı,kızı) dahil, kadına karşı şiddet kullanamaz, hakaret edemez, onu toplumda küçültecek davranışlarda bulunamaz. Ona daima önceliği verir.
Buna karşılık kadın da erkeğe karşı dedikodu yapmamaya,söz getirip götürmemeye, konuşmasına ve giyinmesine, oturmasına ve kalkmasına yönelik zorunluluğunun bir xabze kuralı olduğunu bilerek hareket edecektir.

• Kadın erkeklerin içinde ya da erkeğe karşı, acısını belirtmek üzere dikkat çekecek bir şekilde ağlayamaz, kahkaha atarak gülemez, sokakta yürüyüş, giyiniş, davranış tarzına dikkat ederek, hareket etmeye zorunludur.

• Genç kızlarla delikanlılar arasında yapılan sohbet toplantılarında, düğün eğlencelerinde, kaşenlik ilişkilerinde, xabze kurallarına uyulması ve hareketlerin xabze kurallarının öngördüğü biçimde yapılması zorunludur.
Bunlar arasında oturuş biçimleri, söz alma ve konuşma durumları, kimler nasıl konuşacak ve konuşmaları yönetecek thamadenin seçimi ve thamadenin görev ve sorumlulukları gibi konuların tamamı, kural olarak xabze kurallarınca biçimlendirilmiştir.


Erkekler Arası İlişkiler
Xabze toplumunda erkeklerin iş hayatında, savaş halinde, yolculuk halinde ve bütün birlikteliklerinde nasıl hareket edecekleri yine xabze kurallarına göre biçimlendirilmiş ve uygulanarak gelinmiştir.

• Her şeyden önce hangi nedenle olursa olsun, bir araya gelen iki ya da daha çok kişiden oluşan erkek grubunda bir tanesi mutlaka thamadedir. Bu thamade ya seçilir yahut doğal olarak bellidir.

Örneğin, yaş faktörü belirleyici bir unsur olur.

• Davranışların tamamı bu thamade ile birlikte verilecek kararlara göre yapılır. Tabi bu kararlar da xabze kurallarına göre alınmak zorundadır.

• Erkekler arasındaki ilişkilerde açık sözlülük ve güven ilkesi ön planda olmalıdır.

• Zayıflıktan yararlanmama, thamadenin dışında büyüklük yapmama,kibirli davranmama, küçük görmeme, onur kırmama gibi ilkeler davranışın temel ilkeleridir.

• Erkekler arası ilişkilerde xabze kurallarına göre dedikodu yoktur. Hele huzurda olmayan bir kişinin aleyhinde konuşma yapmaya, tavır ve davranış belirtmeye, xabze kuralları gereğince olanak yoktur. Erkekler yalnız kendi kendileriyle değil, bütün ilişkilerinde dürüst ve açık yürekli olmalıdır.

• Ayrıca erkek davranışlarında, yiğitliğin anlayışın ve saygının ön planda tutulması gerekmektedir.

• Bir savaş durumunda bile, eşit olmayan düşmana karşı şiddet kullanmak ve onu küçültecek davranışlarda bulunmak, xabze kurallarına aykırı sayılmıştır.

• Erkekler davranışlarında yaşı ne olursa olsun,söz dinlemek ve verilen kararlara uygun hareket etmek zorundalar.

Kısaca xabze toplumunda bu günün anlatımıyla "Anarşi"ye kaçan davranışlara yer yoktur. Bunun yerine kurallı, saygılı ve güvenli bir davranış sistemi belirlenmiştir. Erkekler de birbirleriyle olan ilişkilerinde bu kurallara uygun hareket etmek durumunda kalmışlardır. Bugün de bu kurallara uygun hareket edilmesinin ne denli güzel bir dünya yaratacağını rahatlıkla söyleyebiliriz.


Kadınlar Arası İlişkiler
Xabze kurallarının kadın-erkek ayrımı yapmadığını belirtmiştik. Bu itibarla erkekler arası ilişkilerde ve kadın-erkek arası ilişkilerde gözüken kurallar, kadınlar arası ilişkilerde de hemen hemen aynıyla görülür. Buna rağmen kadınların birbirlerine olan davranışlarında bazı ince farklılıkları görmek de mümkündür.

• Kadınlarda duygusal olarak bir annelik erki söz konusu olduğu için, çocuk eğitiminde, genç kız eğitiminde, erkeklerden daha çok bunlara yakın olurlar, deyim yerindeyse sırlarını paylaşırlar, bir çeşit danışmanlık yaparlar.

• Kadınların birbirleriyle olan davranışlarında doğru olan, xabze kurallarına uymadıkları takdirde aileler arası düşmanlıklara yol açabilecek olaylara sebebiyet verebilecekleri için, özellikle sözle ve davranışla yapacakları hareketlere karşılıklı olarak çok önem vermeleridir.

• Kadınlar ailenin iç yapısıyla ilgili özel şeyleri yakından bildikleri için, özellikle aile birliğinin korunmasında xabze kuralları bakımından üzerlerine düşen ciddi görevleri aksatmadan yapmalıdırlar.

• Kadınların duyarlılıkları bakımından erkeklerle farklı olması nedeniyle toplumda daima danışman olarak hareket etme gibi bir durumları söz konusudur.

Bu özelliği bir küçük anekdotla anlatmak istiyorum.

Eve getirilen gelinin arabadan indirilmesi konusunda anlaşmazlık çıkınca, Hamsat Guase adıyla anılan ve tam anlamıyla bir kadın thamadesi olan kadına danışılıyor. Hamsat Guase: "Bana bu köyde akıllı bir kızla damat ailesine yakın bir gelin bulun. " diyor. Nedeni sorulunca şöyle cevap veriyor: "İyi bir gelin, yeni gelinin aileye uyumunu sağlamasına örnek olur. Akıllı bir kız gelinin nasıl davranacağını öğrenmesine yardımcı olur."

Nitekim arabadan gelini bu iki kimse indirir.

Diğer bir atasözümüz de şöyle demektedir: "Aileyi bozan da yücelten de kadındır."

Bu tip şeyleri çoğaltmayı gerek görmüyorum; çünkü kadınların toplumsal yaşamdaki yerleri, yadsınamayacak biçimde hep yüksek olmuştur. Bizim efsanelerimizde bir Seteney Guase, bir Gundapsıdza, bir Hamsat Guase
kişilikleri daima örnek olarak var olmuştur, olmaya devam edecektir.


Büyüklerle Küçükler Arası İlişkiler
Büyüklerle küçükler arasındaki ilişkilerle ilgili, her toplumda kurallaşmış birçok ilkeler vardır. Bu bakımdan konuyu uzatmak istemiyorum. Küçüğün bir thamadenin, bir Nahijın ya da bir makam olarak büyüğün karşısında
önemli görevleri vardır.

• Genç büyüğünün elini tuttuğu zaman, büyüğü sormadan kendisi büyüğüne "nasılsın" diye soramaz, ilk hareketi büyükten bekler.

• Oturma sırasına göre büyüğün baş tarafına geçip oturamaz.

• Büyük veya thamade kendisine söz vermedikçe, bir konuda ayrıntıya dalarak konuşma yapamaz.

• Büyük içeri, oturma yerine geldiği zaman, oturan herkes ayağa kalkar.

• Genç, ağır misafir ve thamadelerin oturduğu sofraya genel olarak oturmaz, onlara ayakta hizmet eder.

• Genç ister aile büyükleri olsun ister başkası, onların onur ve kimliklerine zarar verecek, küçük düşürecek ve aleyhlerinde söz söyleyemez, dedikodu yapamaz.

• Genç büyüğün ya da thamadenin kendisine verdiği görevi yapmazlık edemez. Ayrıca büyüğü dinlemezlik de edemez.

•Yolculuk sırasında genel olarak karar alma, ödemelerin yapılması gibi işler, büyüklere ve thamadelere ait olup geri kalan hizmetleri yolculuk boyunca yapmak gençlere ait olur.

•Genç ya da gençler, büyüklerin durduğu, oturduğu toplantı ve eğlencelerde, aşın davranışlarda bulunamaz; bağırıp çağıramaz hele kendisini bilmeyecek şekilde alkol alarak büyüklerin yanına gidip duramaz ve oturamaz.

Bunun gibi birçok kuralı gençler için ilkeselleştiren bir xabze sistemi söz konusudur.

• Büyüklere karşı gençlerin hareket tarzını xabze normları nasıl ilkeselleştirmişse, gençlerin hak ve hukukunu da ciddi şekilde kurallaştırmıştır. Buna göre;

• Topluca hareket edilen yerlerde başta söz hakkı olmak üzere, sahip oldukları kişisel ve gençlik haklarına saygı gösterilir.

• Gençlerin kişiliklerinin gelişmesi için, toplum içerisindeki hareket ve davranışlarının olumlu olarak eğitilmesi bakımından büyüklerin deneyim ve bilgilerini gençlere aktarma gibi zorunlu bir görevleri vardır.

• Bu amaçla büyükler, gençlerin hak sahibi olduklarını kabul ederek, onların önemini ve verilen değeri davranışlarıyla göstermek durumunda olmalıdır.

• Gençlerin herhangi bir yanlış yapmaları durumunda, azarlayarak veya sert davranarak değil, eğitici ve öğretici biçimde yaklaşarak, yanlışın düzeltilmesi yoluna gidilmelidir.

• Gençlerin kişisel haklarına gösterilen saygının yanında onlara, yapabilecekleri işlerle ilgili ciddi sorumluluklar da verilmelidir.

Örneğin; bir genç thamade olabilir, sofra yöneticisi, toplum yöneticisi olabilir. Kendisinden büyük yaşta olanlar o ortamda bulunsalar bile gencin görev ve yetkisine, sorumluluk almasına engel olmazlar. Aksine takdir ederek, teşvik ederler.

Kısaca xabze normları yaşlılar ile gençler arasındaki dengeyi saygı, sevgi, takdir ve anlayışla kurmuştur.

Her yaştaki insanın yetki, görev ve sorumluluklarını Xabze normlarına göre düzenlemiştir.

Öncelikle büyükler, gençler için örnek olmalıdır. Bundan da anlaşılan şudur: Xabze kurallarına uyum sağlamasıyla, toplum içindeki davranış kurallarına dikkat etmesiyle, kendisinden küçük olanların töresel hak ve hukukunu korumasıyla, onlara sevgiyi öğretecek şekilde hareket etmesiyle örnek olmalıdır.

Nitekim çok atasözümüz; "Büyüğün olmadığı yerde küçüklerin yetişemeyeceğini, gençlerin olmadığı yerde de büyüklerin yaşayamayacağını," vurgulamaktadır.

Bunları özetleyecek olursak, büyükler ve küçükler arasındaki ilişkilerin temeli saygıya, sevgiye; xabze kurallarına uygun davranmaya dayanır.