Фыкъэблагъэ (Hoşgeldiniz)
                      Her zaman  görebilsek böyle tabelalar , levhalar .


Her yer mahvoldu insanlık öldü insanlar ölüyor !!!

Başka bir yürek acısı var mıdır insanın ölümü kadar bir insanın ölümü bütün insanlığın ölümü değil mi artık neden bu kadar acı ölümler var insanlar neden birer birer  ölüyor neden bir bayram sevinci yeni alınan bir kıyafetin heyacanı sevinci yok duygularımızda artık neden hep ölüm haberleri var ama artık soru değil çözüm lazım bu insanları getiremeyiz  ama daha çok acı yaşamayalım lütfen .

Terörü lanetliyoruz ...



Израиль • Черкесские селения • Названия улиц (İsrail Çerkes Köyü Sokak İsimleri)






Адыгэ Ныпым тет вагъохэм ягъэлъагъуэр.  (Adıge Bayrağındaki yıldızların anlamı)
Biz Büyük Bir Aileyiz 





1864 VE ÖNCESİNDEKİ DÖNEMDE SÜRÜLEN VEYA CEZALANDIRILAN ABAZA BOYLARI:




21 Mayıs 1864 büyük Çerkes sürgünü ile birlikte vatanlarını terk etmek zorunda kalan Abazaların, diğer kardeş halklar olan Adığe ve Ubıh boyları ile birlikte Osmanlı devletinin topraklarının farklı yerlerine yerleşmek zorunda kaldıklarını, Adığe ve Ubıh boyları ile birlikte aynı trajediyi yaşadıkları bilinmektedir.

Bu paralelde özellikle son aylarda sürekli olarak Çerkes sürgününden bahsedilmektedir. Çerkes sürgününden bahsetmek ve o eksende açıklamalar yapıp, yazılar yazmak toplumun kendi tarihine ve değerlerine sahip çıktığının önemli bir göstergedir.

Ubıhların tamamı, Adığelerin büyük bir kesimi ve Abazaların birçok kabilesi bu sürgünden nasibini almıştır. Abazalar özelinde Konuya açıklık getirmek adına gelelim bu boyları beraber inceleyelim…


1864 VE ÖNCESİNDEKİ DÖNEMDE SÜRÜLEN VEYA CEZALANDIRILAN ABAZA BOYLARI:


1- Sadz Kabilesi (Apsuva): Bzıp nehrinden Xosta nehrine kadar, Gagradan Soçiye kadar ve Soçipsta vadisine kadar yaşarlardı. Gürcüler kendilerine Ciget Abazaları derdi. Sadzlara Khaltsıs’da deniyor. Birçok yerde komşuları olan Ubıh ve Adığelerle yakın ilişkiler içerisindeydiler. Özellikle Ubıhlar'a yakın yerlerde yaşıyorlardı. 1810 yılında Rusya'nın kontrolüne geçen büyük Abhazya diye tabir edilen kral Çaçba hanedanlığının kontrolü ve merkezi idarenin sınırları dışında yaşayan Sadzlar da Feodal dönemim realitesini yansıtan Tsanba, Geçba ve Arıdba gibi ailelerin sözü geçiyordu. 1864 öncesi dönemde özellikle komşuları Ubıhlar ile birlikte Ruslara karşı ciddi mücadeleler vermişlerdir. Yaşadıkları yerlere tarihçiler küçük Abhazya diye adlandırırlar. Saydığım bu yerlerde yaşayan 30 civarı Sadz köyü 1864 sürgünü ile Osmanlıya gitmişlerdir. En çok olarak Sakarya Akyazı hattında ve Sakarya'nın merkezine yakın yerlerde 20'nin üzerinde köy kurmuşlardır. Bu köylerin tamamında yaşayan Sadzlar Güney batı Abazacası grubuna giren Sadz ağzı ile konuşurlar. Bugün bu köylerin birçoğunda Abazalaşmış Ubıh aileler mevcuttur.


2- Ahçıpsa Kabilesi (Apsuva): Mızımta ırmağının başlarında yaşıyorlardı. 19. yüzyıl Rus kaynaklarında Kbaada olarak geçen bugün adı Krasnaya Polyana olan yerin adı Abazaca Gubaa-dü! Soçi 2014 kış olimpiyatlarına ev sahipliği yapacak bu topraklarda eskiden Ahçıpsa Abazaları yaşardı. Krasnaya Polyananın da dâhil olduğu bu yerler eskiden Ahçıpsalarındı. O dönem onlarca yerleşim ve köyden oluşan Ahçıpsalılar; Ahtsu, Çıjü, Zıxra, Ahıştır, Psaştxa, Laura, Bzırıpsı gibi yerlerde yaşıyorlardı. Büyük Abhazya merkezi idaresinin sınırları ve politikaları dışında hayat süren Ahçıpsaların feodal yönetici aileleri Barkan-yıpa, Adzagua, Müfid-yıpa, Kazlat-yıpa ve Çüzbi-yıpalardı. Komşu Ubıh ve Adığe kabileleri ile iyi ilişkiler içerisindeydiler. Adığeler, Ahçıpsa Abazları ve onların kontrolündeki köyler için büyük Modovey tabirini kullanırlardı. 1864 sürgünü ile Ahçıpsaların tamamı Osmanlıya sürgün edildi. Bugün Türkiye'de 20 civarı Ahçıpsa köyü Hendek ağırlıklı olmak üzere birazda Düzce Gölyaka'ya yakın yerlerde yaşamaktadırlar. Konuştukları ağız Abazacanın güney batı grubuna girmektedir. Ahçıpsa köylerinin içerisinde Abazalaşmış çok sayıda Ubıh sülalesi mevcuttur.


3- Pshu kabilesi (Apsuva): Bzıp nehrine üst taraflarda karışan Bevza nehri boyunca yaşıyorlardı. Yani bzıp nehrinin kuzeye doğru üst yataklarında bzıp vadisinde yaşıyorlardı. Özellikle Ahçıpsalılar ile yakın ilişkiler içersindeydiler. Adığeler Pshu de yaşayan Abaza köyleri için küçük Modevey tabirini kullanırlardı. Merkezi Çaçba krallığının dışında yaşayan Psulular. Mas- yıpa ailesinin kontrolündeydi. 30'un üzerinde Pshu köyü vardı o dönem burada. Birçok yazışmada kaçakların ve asi Abazaların saklanma yeri olarak geçer Pshu bölgesi. 1864 sürgünü ile büyük bir kısmı Osmanlıya sürgün edilmiştir. Yaklaşık 100 civarı aile bugünkü Karaçay Çerkes'e sürülmüş Aşkarıva olan Çegerey Abazaları içersine karışmıştır. Osmanlıya sürgün edilen Pshulular zamanla komşu kabilelerin içerisinde erimiştir. Psulular artık bir kabile olarak bilinmemekte olup bir sülale kavramına dönüşmüştür. Ahçıpsa kabilesi içerine karışmış iç içe yaşayan yüzlerce Pshu sülalesi bulunmaktadır.


4- Aibga (Aybga) kabilesi (Apsuva): Psov nehrinin yukarılarında yaşarlardı. Küçük Abhazya diye tabir edilen yerlerde Çaçba merkezi otoritesinin dışında Abağba sülalesinin kontrolünde yaşarlardı. O dönem 3 Aibga köyü bulunmaktaydı. Yaşadıkları yere Abazaca Mekilrıpş diniliyordu. Aibga kabilesi 1864 sürgün öncesi ciddi kayıplar vermiş, kalanlar sürgün ile Osmanlıya gelmiş fakat diğer kabileler içerisinde erimişlerdi. Bugün Aibga diye bilinen bir kabile kalmamıştır! Sürgün döneminde hayatta kalanların evlerini yaktıkları, atlarını öldürdükleri ve bu şekilde topraklarını terk ettikleri bilinmektedir.


5- Çüciaa Kabilesi (Apsuva): Matsesta nehri civarında hudapsı ve çevresinde Çüciaa'lar yaşardı. Çaçba otoritesinin sınırları dışında küçük Abhazya diye tabir edilen yerlerde bulunurlardı. 1864 sürgünü ile Osmanlıya gelmişlerdir. Türkiye'de Bileciğe bağlı 3 köyde hayatlarını sürdürmektedirler. Künçes, Hasandere ve Elmabahçe köyleri. Konuştukları Abazaca güneybatı grubuna giren Sadz ağzına yakındır!


6- T'am (Aşkaruva): Abhazya'nın bugünkü sınırları dışında, kuzeydoğudaki Kafkasyalılardan arındırılmış bölgede yer alan Ahmetovskaya ilçesi yakınlarında kurulu olan T'am Abazalarının tarihi köyleri savaş sürecinde tamamen boşaltılmış ve bireyleri deniz yoluyla Samsun'a gönderilmiştir. Bugün Samsun'daki Hurdaz köyü ile yakınlarındaki 2 Abaza köyünde yaşamaktadırlar.


7- Çegerey (Aşkaruva): Şahgirey olarak da bilinen Çegereyler bugün Karaçay- Çerkes'deki Aşkarıwa köyü olan Apsua’da yaşamaktadırlar. Sürgünde Osmanlıya gelen Çegereyler sayıca kalabalık olmayıp diğer Abaza boylarının içinde erimiş durumda olup sülale veya aile haline dönüşmüşlerdir. Çok az sayıda Sivas tarafında rastlanmaktadır. Kafkasya'daki Çegereyler içerisinde Pshu bölgesinden oraya gelen çok sayıda sülale vardır.


8- Kızılbek (Aşkaruva): Diasporada çok az bilinmekte olup Kafkasya'da da kalanlar diğer kabileler içerisinde erimiştir. Savaş döneminde asilikleri ve savaşçılıkları ile tanınmışlardır. Günümüzde sayısal olarak sülale boyutuna düşmüşlerdir.


9- Başılbiy (Aşkaruva): Rus-Kafkas savaşları sonrasında sayıca azalan Başılbiylerden bir bölümü Karaçay-Çerkes’da 1860’lardan sonra kurulan Abaza köyleri olan Kuıjdu, Kuıj Çkuın, Abaza Hable ve Apsua köylerine dağıtılmışlardır. Yine Başılbey ailelerden önemli, bir bölüm de Kabardey bölgelerindeki köylere dağılmışlardır


10- Low (Aşuva): Bugünkü Karaçay Çerkes topraklarında yer alan 3 adet köye ismini veren Abaza prens ailesi ve beraberinde yaşayan Abaza sülalelerin oluşturduğu nüfusun büyük kısmı Rus-Kafkas savaşı sürecinde 1859 ve sonrasında deniz yoluyla Şile’ye gelmiş, 0radan Sakarya, Eskişehir, Yozgat ve Kayseri yönünde hareket ederek çeşitli köyle kurmuşlardır. Türkiye'de 3 adet köyün Abazaca ismi Lowkıt. 1- Kayseri- Altıkesek. 2- Adana Tufanbeyli- Akpınar. 3- Yozgat- Sorgun- Osmaniye. Kafkasya'da Bugünkü Guım-Lowkıt köyü ile Kislavodsk şehri (eski adıyla Narzan) arasındaki bölgede yer alan 6- 7 Abaza köyü Ruslarla yapılan savaşlarda yer aldıkları gerekçesi ile cezalandırılıyorlar. Ruslarca tamamen boşaltılıp yok edilen bu köylerin nüfuslarının bir kısmı Kabardey topraklarına gitmek zorunda kalmışlardır. Kalanlar ise sonradan Guım lowkıt köyünde toplanıyorlar. Ayrıca Tram'lar bugün Guım-lokt'ın mahallesi konumundadır. Türkiye'de 2 adet köyün Abazaca adı Tramkıt. Biri Yozgat Çekerek'deki Mercimekkören köyü, diğeri Tokat Erbaa'ya bağlı Çerkes Fındıcık köyüdür.


11- Barakaylar ( Aşkaruva): Barakaylar 18. yüzyılın ilk yarısında Kuzey Kafkasya'da yerleşik duruma geçmişlerdir. Ancak Rus-Kafkas savaşları sürecinde bu boya ait Abazaların çoğunluğu 1861-1863 yılları arasında Sid-Yismeyl-Gebequa adlı 3 sülalenin yönetiminde Osmanlı topraklarına sürülmüşlerdir.





KAVRAM KARGAŞASINA SEBEP OLAN VE BİLİNMESİ GEREKEN DİP NOTLAR:
&… En üst doğru tanımlama ABAZA’dır. Eski kaynaklarda (Arap, Bizans, Roma, Rus) bakıldığında halka verilen ad ABAZA’dır. Abaza kendi içinde 3 kola ayrılır.


1- Apsuva, 2- Aşuva, 3- Aşkaruva


... Apsuva Kabileleri:

1- Sadz, 2- Çüçüa, 3- Ahçıpsa, 4- Aibga, 5- Pshu, 6- Bzıp, 7- Guma( Bu kabile hakkında araştırma devam ediyor), 8- Dal( Bu kabile hakkında araştırma devam ediyor ve Dal’lılar Tsabal kabilesi içinde erimiş durumdadır), 9-Tsabal, 10- Samırzagan.



... Aşuwa Kabileleri:

 1- Low, 2- Bibard, 3- Cantemır, 4- Keaça, 5- Qlıç, 6- Darıqua


... Aşkaruwa Kabileleri:

1- T'am, 2- Bağ, 3- Mısılbiy, 4- Kızılbek, 5- Başılbiy, 6- Barakay, 7- Çegerey


... Gürcüler Abazalar'a Aphazi derler. Buda zamanla Ruslar tarafından Abhaz olarak benimsendi.


... Adigeler;

Abazaları, sahil Adigeleri (Şapsığ, Abzeh, Çemguey) ''AZIĞA'' olarak adlandırırlar. Kabardeyler ise Abazaları ''ABAZE'' olarak adlandırırlar.


... AŞXARUVA;

Dağlık bölge insanı, halkı demektir. Üç köy ağırlıklı olmak üzere bugünkü Karaçay Çerkes sınırları içerisinde yaşarlar. Diasporaya buralardan gitmişlerdir.



... TAPANTA ;

Osetlerin Aşuva Abazalarına verdiği isimdir. Manası düzlük vadilerde yaşayanlar demek. Bugünkü Karaçay Çerkes sınırlarında yaşarlar. 2009 yılında 5 köyü kapsayan kendi milli rayonlarına kurmuşlardır. 1850’li yıllardan başlayarak Diasporaya bu topraklardan gitmişlerdir.



... APSUVA:

 Abhazya'da yaşanlar kendilerine Apsuva, Vatanlarına Apsnı derler.



... ABAZİN;

 Rusların Karaçay Çerkesk'te yaşayan Aşuva ve Aşxaruvalara verdiği ortak isimdir.(Rusçada milliyet adlarının sonuna eklenen bir takıyla “Abazin” olarak yerleşen bu kavram Çarlık döneminde ortaya çıkan ve Sovyetler Birliği'nin “milliyetler politikası”yla iyice yerleşen bu ayrım sonucunda “Abhazlar” ve “Abazinler” akraba fakat ayrı iki halk olarak kabul edildi. Yani Abhaz ve Abazin Abazaların iki grubuna Rusçada verilen adlardır. Abhazya'daki Abazalar “Abhaz”, Rusya'ya bağlı Karaçay-Çerkes Cumhuriyeti'nde yaşayan Abazalar “Abazin” olarak adlandırılır. Rusça aracılığıyla geçtiği Batı dillerinde de genellikle böyle kullanılır.



... ABHAZ

son zamanlarda ABAZA ile eş anlamlı olarak kullanılmaktadır. Oysaki Abhaz sadece Abhazya'da yaşayanlara verilen isimdir ve Kuzey Kafkasya'daki Abazaları kapsamaz.



… Bu yazıda 1864 ve öncesindeki süreçte vatanlarından ayrılan Abaza kabilelerinden (boylarından) bahsedilmektedir.1867 ve 1878 yıllarında toplu olarak iki büyük sürgün süreci daha yaşamak zorunda kalan diğer Abaza boyları (Bzıp, Guma, Abjuva, Tsabal, Dal)



Nart destanları (Adigece: Нартхымэ акъыбарыхэ; Karaçay-Balkarca: Нарт таурухла; Osetçe:Нарты кадджытæ; Narty kaddžytæ; Çeçence:Нарт Аьрштхой) , Kuzey Kafkasya halklarının sözlü geleneği içerisinde anlatılan ve büyük ölçüde derlenmiş olan yiğitlik destanı.


Destan en geniş biçimi ile Adigeler arasında bulunmaktadır. Ayrıca Abaza, Abhaz, Ubıh, Karaçay, Balkar, Oset, İnguş ve Svanların dillerinde söylenen Nart destanı parçaları (tekstler) vardır, bunların hepsi Adıge destanları ile birlikte büyük bir bütünlük oluşturur. Bütün bu destan söylentileri, özellikle şarkı ("орэд"/vered), türkü ("пщыналъ"/pşınatl), öykü (хъишъэ/hiş'e) gibi türlerde derlenmişlerdir. Bu destanların tümü aynı kategoriden sayılsalar da, anlatılar bir topluluktan diğerine farklılıklar da göstermektedirler. Örneğin aşk ve ihanet (entrika) ögeleri Kabartay ve Oset varyantlarında daha gelişmiş ve daha belirginleşmiştir.

Kafkasyada yaşayan halkların ortak kültür ürünleri olan Nart destanları, Karaçay-Balkar Türklerinin sözlü halk edebiyatında da önemli bir yer tutar. Ayrıca; Çerkes, Abhaz-Abaza, Oset, Çeçen-İnguş ve Kumuk Türklerinin halk kültüründe de yer alan Nart destanları, bunların her bir varyasyonu birbirlerine benzemekle birlikte kendisine özgü millî unsurları bünyesinde barındırdıkları ve aralarında bazı farklılıkların olduğu da bir gerçektir.

Nartlar, aynı adlı destanlarda bahsedilen bir halktır ve gerçekte bu ada sahip bir toplumun geçmişte yaşayıp yaşamadığı bilinmemektedir, fakat yaygın görüşe göre tek bir toplum olmayıp binlerce yıldır birlikte yaşayan ve değişik ırklardan gelen kavimlerin kaynaştığı bir Kafkas halkıdır. Daha doğrusu bugün de var olan bir halklar bütünüdür. Karaçay-Balkar (Alan ve Tavlu), Çeçen-İnguş (Nohçı ve Galgay), Oset (İron ve Digor), Abhaz, Adige, Avar ve başka pek çok küçük nüfuslu toplumlarının kültürel olarak kaynaşmasıyla ortaya çıkmıştır, ancak her biri kendi dillerini konuşur. Buna karşın ortak kültürel unsurların kime ait olduğu ve hangisinden geldiğini belirlemek bazen çok zor bazen de imkansızdır. Bu nedenle bir iki örnek vermekle yetinilecektir. Nart mitolojisinin içerisindeki Türk unsurları bulmaya çalışmak zordur. Bazı kavram, isim ve olaylar birebir Türk söylencelerini andırırken genellikle Kafkas dillerine benzer. Fakat tutarlı ve uyumlu bir örüntü içerisindedir.

Ufuk Tavkul'a göre de; Nart destanları Kafkas kökenli Adige ve Abhazların olduğu kadar, Türk kökenli Karaçay-Balkarların ve Hint-Avrupa kökenli Osetlerin de millî destanları arasındadır. Nartlara değişik bir karakter kazandıran Çeçen-İnguşlar ve Avar, Lezgi, Lak, Dargı, Kumuk gibi farklı etnik kökenlere sahip Dağıstan halkları için de Nart destanları onların ulusal kültürlerinin ve halk edebiyatlarının ayrılmaz bir parçasıdır.

Destanın konusu ve içeriği

Adıge Nartlarının destanları 7 cilt (ve basımı tamamlanamamış 8. cilt), 26 bölüm ve 700'den çok metin halinde derlenip 1968-1971 yılları arasında Maykop'ta yayınlanmıştır. Destan, değişik karakterdeki çok sayıda kadın ve erkek kahramanı, gök ve yer tanrılarını, yarı tanrıları, göğsü kılıçlı orman adamlarını (мэзыл1), hortlakları (хьадэджад) ve Ölüler Ülkesi (Хьадрыхэ) insanlarını, Yisp (Исп) denilen cüceleri, büyücü (уды, нэгъуч1ыцэ) ve kahinleri (усэрэжъ), devleri (иныжъ), perileri (тхьэ1офыд), ejderhaları (блaгъо, шэгьыблэ), define bekçilerini (1этэт) ve bunlar gibi birbirinden farklı mitik yaratıkları konu edinmektedir.

Nart destanı,çok eski dönemler insanının eğitimi, yaşama hazırlanması, model alınacak kişileri ve davranışları gösterme gibi öğretici görevleri yerine getiriyordu. Bu nedenle örnek alınacak kahramanları ve dünya görüşünü sunuyor, kaçınılması gereken davranışları ve kötü örnekleri de sergileyip dışlatıyordu.

Destanda ünlü bir Nart kahramanının nasıl doğduğu, yaşam serüveni ve nasıl öldüğü bir bir anlatılmaktadır. Nart kahramanları,genellikle gizleri ya da zayıf noktaları, büyücü ya da kahinlere danışılarak öğrenildikten sonra öldürülebilmektedirler. Örneğin Sosruko dizlerine silah işlediği öğrenildikten sonra, Peterez analığı Jokonan'ın (Жъокъо-нан) sabahleyin ilk bakışı ile denk düşecek bir okun varlığı öğrenildikten sonra öldürülebilmiştir.

Nart sözcüğünün anlamı


"Nart" (ya da Şapsığ söyleyişiyle "Nat") sözcüğü "Gözüpek, korkusuz kahraman" gibi anlamlar içermektedir ve bir görüşe göre Adigece kökenlidir. Ne (göz)+ Tı (verme) "Netı/Nat" gözünü veren, gözünü budaktan esirgemeyen, korkusuz kahraman demektir. Başka bir iddia ise, etimolojik olarak Nar(göz) + Ant (adige isminin en eski ve gerçek hali) kelimelerinin kısaltılmışıdır. Ant'ların gözü-gözdesi anlamına gelir.


Nart destanlarının MÖ 3. - MÖ 1. binyıl boyunca geliştiği, Bronz Çağı, özellikle Demir Çağı'nda biçimlendiği, o çağlara ve izleyen daha yakın dönemlere özgü izler de taşıdığı görülmektedir. Bütün bu gelişim süreci içinde anaerkil aileden ataaerkil aileye, sınıfsız toplumdan sınıfların belirdiği aşamalara geçiş durumları izlenebilmektedir.

Destan kahramanları


Setenay

Satanay veya (Setenay-guaşe, Сэтэнай-гуащэ); destan kahramanı bilge kadındır. Nartların akıl danıştığı bir anaerkil kadını tipidir. Onun kişiliğinde anaerkil düzenin özellikleri görülebilmektedir.


Diğer söyleyiş biçimleri:

Kabartayca: Сэтэней-гуащэ;
Ubıhça: Сэтэнай, Сэтэнай-Гуаща, Сэтэнэй;
Karaçayca: Сэтэнай-бийче;
Balkarca: Сатанай;
Abhazca: Сэтэни-гуаща;
Osetçe: Шъэтэна;
İnguşça: Сиэла-Сата, Сели-Сата.
"Setenay" Adigece "kılıç veren" (Сэ/Se "kılıç" + тэн/ten, тын/tın "veren") anlamına gelmektedir ("ay" aidiyet ekidir). Guaşe ("гуащэ") ise "kadın, hanım" anlamı taşır.


Sosruko

Sosruko veya Savsırıko (Саусырыкъо), Setenay-guaşe'nin taşın içinden doğmuş olan oğludur. topukları dışında vücuduna silah işlemez.

Diğer söyleyiş biçimleri:

Kabartayca: Sosrıko, Sovsırıko;
Abhazca: Sasrıqua;
Karaçayca: Sasrıko, Sosruko, Sosurqua, Sosurqa;
Osetçe: Ş'ojırıko (Шъожъырыкъо), Sozrıko, Sosırko,
İnguşça: Seska-Solsı, S'eksı Solsı (Cьексы Солсы);
Çeçence: S'eska-Solsa (Сьеска-Солса), So'ska (Соьска)
Sosruka; Adigece "Kızgın Oğlan" (Сао [Шъао]-сыр-ы-къо/Save [Ş'ave] - sır-yı-ko ve "Kılıçla Saldıran" (Сао[Сэуэ]/Save [Seve]) anlamlarına gelir.[5]



Şebatınıko

Şebatınıko (Шэбатынкъо) veya Badınıko; bir kahramanlık örneğidir. O, her davranışıyla örnek bir yiğittir. Savsırıko'nun kuzenidir (teyze oğludur).

Diğer söyleyiş biçimleri:

Kabartayca: Badınoko;
Ubıhça: Berdenıqua;
Karaçayca: Badinoko, Bödene;
Abhazca: Na-Şbatkva (На-Шбатква);
İnguşça: Batoko-Şertuko, Batoko-Şirtta;
Çeçence: Batkiy, Şirtqa, Batkiyiy, Şirtqa, Batoko-Şertuko.
Şebatınıko, Adigece "Щe (ok) + бэ (çok) + тын (veren) + къo (oğul) sözcüklerinin bileşimidir. "Çok ok veren" ya da "Ok atan kişi" gibi anlamlar içermektedir.[6].



Verzemeg

Verzemeg; akıllı ve ağır başlıdır. Bütün Nartlar onu örnek alırlar. Nart kahramanlarının lideri ve Satanay’ın kocasıdır.

Değişik söyleyiş biçimleri:

Adigece:Wuerzemec
Abhazca:Wuarzamag
Balkarca:Örüzmek
Osetçe:Wrıjmegü, Urızmag
“Örüzmek” adının “örüz” (ırmak, akarsu) + “mek, bek” (bey, prens) şeklinde iki ayrı kelimenin birleşmesinden oluştuğu düşünülmektedir, bu takdirde mana “ırmağın beyi, ırmağın sahibi” demek olur.



Peterez

Peterez; Nart destanlarında adı geçen bir kahraman ve destan kişisidir. Sabahleyin analığı Jokonan'ın (Жъокъо-нан) Peterez'e ilk bakışına denk düşecek bir ok dışında, kendisine silah işlemiyordu.

Değişik söyleyiş biçimleri:

Kabartayca: Бэтэрэз, Батраз;
Karaçayca: Батраз;
Abhazca: Патраз;
Osetçe: Батырадз;
Adigece: Пэтэрэз.
Peterez; Adigece "düzgün burunlu" anlamına gelir (pe=burun, terez=düzgün).



Nesren

Nesren veya Nesrenjake (Несрэн-жак1э); doğruluğu, adaleti ve dürüstlüğü simgeler. Nart Kurultayı'nın (Хасэ) Başkanıdır. "Nesren" sözcüğü, Adigece "En önce erişen", "Uzağı gören" gibi anlamlar içermektedir.

Nartlardan ateşi çalıp insanları ateşsiz ve karanlıkta bırakan, üstelik tanrılığa da kalkışan Pako'yu (Пак1о) kızdırdığından Kaf dağına, bir anlatıya göre de Elbüz tepesine zincirlenmiş, tıpkı Prometheus efsanesinde olduğu gibi, başına bir kartal dikilmiştir. Kartal geceleri Nesren'in göğsünü parçalayıp acı çektirir, ama gündüzleri ak bir güvercin gelip göğsünü gagası ile sıvazlar ve acısını dindirip, yarasını iyileştirir. Vücuduna silah işlemeyen Peterez, zorlu bir uğraştan sonra, attığı oklarla kartalı kalbinden vurur. Bunları gören Pakokaçar. Böylece Nesren kurtulur, Nartlar şölenler düzenleyip şarkılar söylerler, Peterez'i öven sözlerle bu büyük başarıyı kutlarlar.



Büyük ev


O dönemler kocadığına ve elden ayaktan düştüğüne, Nart Kurultayınca (Хасэ) karar verilen saygın yaşlılar, son ziyafetin verildiği Aleg'lerin 30 m boyunda ve her biri sekiz öküz tarafından çekilebilmiş çok sayıda iri sütunlar üzerinde yükselen Büyük evindeki Ölüm Kurultayı (Ук1 Хасэ) sırasında öldürülmektedirler. Aleglerin evi kadın erkek yaşlıların, adından bile ürktüğü bir evdir. Örneğin, yaşlı Verzemeg de, zehir içirilerek ya da içki kupasına gizlice konacak bir zehirli yılana sokturularak öldürüleceklerden biridir.



Yaşlılar dağı


O dönemler, sıradan kişiler ve kocamış kadın ve erkekler, kışın, özellikle de en soğuk günlerde Jığeyıbg (Жъыгъэибг) denilen Yaşlılar Dağında kızaklara bindirilip, üstten dik uçuruma doğru kaydırılmakta ya da yüksek yar ile Aşe Irmağı arasındaki kumsala bırakılarak ölüme terk edilmektedir. Uçurum boyunca, sürüler halinde aç kargalar uçuşmakta, gagalanacak yaşlıları beklemektedir. Gelenek acımasızdır ve ondan kaçınmak olanaksızdır. Ama Verzemeg, saygın ve ünlü bir Nart olduğundan, farklı, kendisine yaraşır bir eğlenti (джэгу) ve ağırlama sonunda, farkına bile vardırılmadan öldürülecektir.



Ölüm uykusu


Tha ya da Thaşho (Тхьашхо; en büyük Tanrı), Nartlara, elçi olarak küçük bir kuş gönderir, "Uzun ömürlü ve çoğalan, ama geride bir ün bırakmamış Nartlar olarak mı yaşamayı istersiniz, ya da kısa ömürlü, ama ünü büyük Nartlar olarak mı anılmayı seçersiniz?" diye sordurur. Nartlar Kurultayı toplamaya ve karar almaya gerek bile duymadan, hemen oracıkta yanıtlarını bildirirler: Hayvan gibi onursuzcasına çoğalarak yıllarca yaşamayı istemiyoruz: Ömrümüz kısa da olsa, ünümüz büyük olsun! derler.
Bunun üzerine Thaşho, Nartların beslenme kaynaklarını yenilememeye (üretmemeye) başlar. Nartlar çevreyi tarayarak ve elde kalmış olan son avlarını da tüketerek, sonunda Maykop kentinin güneyindeki Fışte Dağının (Rusça: Fişt) eteklerine tırmanmaya başlarlar. Ama açlıktan bitkin düşmüş olan Nartlar daha ileriye gidemezler. Yaşça da en küçükleri olan Şıvjıy’ı (Шыужъый), son kez toplu bir yemek yiyebilmek için, elde kalan tek anaç domuzu (къоныжъ) getirmesi için gönderirler. Şıvjıy, domuzu bir dere yatağında bulur, oku ile vurup atının üzerine koyar ve dönüş yoluna koyulur. Dönerken atıyla geçtiği yerler, domuzun ağırlığı nedeniyle, karda ilerleyen birinin açtığı yol gibi, oluk biçiminde açılır ve buralardan dağ suları dere olup akmaya başlarlar. Yolda, adını duyduğu, ama kendisini görmediği insan soyundan genç ve küçük cüsseli biri ile karşılaşır:
 "Sen Kırım taraflarında yeni türediği söylenen küçük insan soyundan biri olmalısın, kimsin, neyle geçiniyorsun, nerede ve kiminle yaşıyorsun?" diye sorar.
 "Adım Pakoko Tatarşav (Пак1окъо Тэтэршъау; Pako oğlu Tataroğlan)" der, "Sizin gibi avlanarak geçiniyorum, ileride bir kulübede annemle birlikte yaşıyorum, buyur" diye sözlerini tamamlar. Tatarşav, daha genç olduğundan Şıvjıy'ın solundan ve omuz boyu gerisinden yürüyormuş. Büyüğe saygıyı ifade eden ve şimdilere değin süren bu Adıge geleneğinin o dönemden kaldığı ve zamanla diğer insan topluluklarına da yayıldığı Adıgeler arasında anlatılır. Ayrıca Tatarşav'ı görenler Nart görmedim demesinler! (Тэтэршъао зилъэгъугъэм нарт слъэгъугъэп ерэмы1у!) özdeyişi de o karşılaşmadan kalmıştır, çünkü Nart görmüş son kişi olan Tatarşav, Nartlardan sonra, Nartlar gibi bir yiğit ve gerçekten Nart sayılan bir kahraman olmuştur. Yol ayrımına geldiklerinde,
Şıvjıy: Tatarşav, annene bir armağan göndermeden seni bırakamam, Nartlara yakışmaz bu, ama yoksul biriyim, değerli bir şeyim yok der, bir meşe ağacını eğer, tepesini sivriltip ucuna götürmekte olduğu domuzun bir budunu kesip takar,
"Al bunu, azar azar evine götürürsün, kurutursanız kış boyunca ikinize de yeter" der ve yoluna devam eder. Nartlar son yemeklerini yer, müzik ve şarkılar eşliğinde son danslarını da oynarlar, ardından topluca derin bir uykuya yatarlar. Onların Fışte Dağı eteklerinde, ama bilinmeyen bir yerde, hâlâ uyumakta oldukları yaşlılar arasında anlatılır.



Nart-Ortshoy destanı


Çeçen destanları, Nart-Ortshoy Destanı adını taşır ve farklıdır. Çeçen destanlarına göre, Nartlar başka bir bölgeden Ortshoy ülkesine gelen ve Ortshoylarla karşılaşan, ama her biri birer yiğit olan başka bir diyarın kahramanlarıdır. Ortshoylar, Ortshoy diyarını saldırganlardan ve devlerden korumaya çalışan yurtseverler ve yerel kahramanlardır. Dağıstan halkları arasında ise, erken İslamlaşma nedeniyle Nart anlatıları çok azalmıştır. Dağıstan halkları arasında Arap-İran çıkışlı İslami anlatılar ve destanlar daha yaygındır.



Mezguaşe (Мэзгуащэ - Orman'ın hanımı) : 

Nart mitolojisinde ormanların ve ormandaki hayvanların koruyucu tanrıçası. Beline kadar ağaç, üst kısmı altın-gümüş süslemeli güzel bir kadın olarak tasvir edilirdi. Kelt mitolojisinde de diğer adı Dryad olarak geçer.